28 Kasım 2011 Pazartesi

Kraker mi deseemm, cips mi deseeemm?? Kısaca atıştırmalık...

Merhaba,

Geçen gün bir baktım aman Tanrım ne kadar çok zaman olmuş bloguma yazmayalı. Biliyorsunuzdur belki aynı zamanda www.kamuoyu.com.tr de ve de uzuncorap.com da yazmaya başladım. Benim gibi zaman yoksulu bir kadın için zorlu bir yol. Ama pek keyifli. Keyif almasam işim ne değil mi? :)

Bu gün geçtiğimiz yazılardan birinde paylaştığım domates sosuyla birlikte yiyebileceğiniz, kendinizin hazırlayabileceği cipsler yapacağız. Ben sağlıklı versiyonunu yaptım. Yani tam buğday unuyla hazırladım. Ama siz isterseniz beyaz unla da yapabilirsiniz.

Bu cipsin başka ve kolay yolu da var o da yufkayla yapmak.. Ama dedim ki kendi kendime, ben zorunu yapayım, kolayını zaten isteyen yapar... di mi ? ;))

Gelelim tarifimize..
Bir hamur hazırlıyoruz. Hamurumuzun içerisinde sadece tam buğday unu, su, tuz ve birazcık zeytinyağı var. Hamuru yoğurduktan sonra içine kekik ve Louisiana biberi ekledim. Siz dilediğiniz baharatı koyabilirsiniz. Güzelce  yoğurun. Homojen bir yüzeyi olsun. Yarım saat kadar dinlendirin. Daha sonra oklava yardımıyla açabildiğiniz kadar ince açın. Haberiniz olsun tam buğday ununu ince açmak zor.. ya da bana zor geldi, bilemem..


Açtığınız yufkadan istediğiniz şekiller kesin. Ben üçgenler kestim. Bunu kesmek için önce uzun şeritler kestim sonra da içlerinden üçgenler çıkarttım. Dilediğiniz şekli yapabilirsiniz.


Güzel, baharatlı bir hamurumuz oldu..

Yufkayı açmaya başladığım zaman tencereye biraz su koyup ateşin üzerine yerleştirdim. Kaynayınca içerisine makarna pişirir gibi tuz attım. Daha sonra da kestiğim üçgenleri bu kaynar suya koydum. Hamurlar önce dibe çöküyor, yüzmeye başladıklarında ise piştiklerini anlıyoruz. Süzerek tencereden aldım, içerisine yağlı kağıt döşediğim tepsiye yerleştirdim. Hepsinin üzerine biraz zeytinyağı gezdirdim. Biraz daha kekik, biraz daha acı biber koydum. Daha önce 180 dereceye ısıttığım fırına yerleştirdim. Yaklaşık 15 dakika sonra hafif kızarmaya başlayınca çıkardım.. Ta taammm.. işte artık bizim de çitos, mitos, çeros ne derseniz deyin cipsimiz oldu.. Yanına domatesli veya yoğurtlu bir sos çok iyi gidebilir. Biz salata ile birlikte yedik.. Hafif güzel bir pazar yemeği oldu.



Fırına girmeye hazır atıştırmalıklarımız..

Pazar keyfimize kestane közleyerek devam ettik. Ne yazık ki fotoğraf çekmeyi unutmuşum. (kendimi kestaneye çok mu kaptırmışım ne? :) ) ama nasıl yaptığımı anlatacağım. Önce evin erkeğinin eline keskin bir küçük bıçak, kestaneler ve kestaneleri koyacağı bir kap verilir. :)) Kestaneler çizilir. Daha sonra ılık suyun içerisinde yarım saat kadar bekletilir. Fırın tepsinize ıslak ıslak kestaneler konur, fırın yakılır ve tepsi de içerisine yerleştirilir. Yani, sıcak fırına koymuyoruz.. Kestane ile fırınlar aynı zamanda ısınıyor. Suda bekletilmiş kestaneler, fırında pişirildikten sonra hele ki cinsi de iyiyse çok kolay soyuluyor. Miis gibi de yeniyor.. Yanına içeceğiniz içkiye siz karar verin.. Ben kestaneden sonra su severim. Artık kola, gazoz gibi glikoz şurubu kaynaklarını içmiyorum. Midem de başım da çok rahat etti.. Bir süre içmeyin, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız..

En son görüntüler..

Sevgili kestaneler vee cipslerimiz...

AFİYET OLSUN, SAĞLIK OLSUN, TAT OLSUN...


5 Kasım 2011 Cumartesi

Kurban Bayramı nasıl Çikolata Bayramına dönüşür?

Merhabalar...

Oldum olası Kurban Bayramını anlayamıyorum. Bir çok kişi dini öyküsünü, nedenini, niçinini anlattı.. Hayır, beynim kabul etmiyor.. Niçin bizim günahlarımız için bir can'a kıyıyoruz? Neden fakirleri yılın sadece belli günlerinde hatırlıyoruz? Neden onlara arada sırada kasaptan aldığımız etlerden vermiyoruz? Neden kurban ettiğimiz hayvanların etlerini dağıtırken en güzel yerlerini kendimize ayırıyoruz? Neden kurban etmeden önce eti daha lezzetli olsun diye beslediğimiz hayvanlarla çocuklarımızın arkadaş olmasına, sonra da onları keserken çocuklarımızın izlemesine izin veriyoruz? Neden kurbana vereceğimiz parayı fakire doğrudan vermiyoruz? İllaki et mi yemesi lazım? ya tavuk yemek istiyorsa? ya da ayağı çıplak bir çocuğu varsa? Bizim günahlarımız temizlenir, sevaba girerken, o hayvancağızın canının hesabını kim veriyor? Kurban olmadan önce gözlerinin içine hiç baktınız mı? çaresiz yakarışlarını duydunuz mu? Çırpınışlarını gördünüz mü?

Haydi gelin bu bayram kurban kesmeyelim, can'a kıymayalım.. Onun yerine bir çocuğun okul giderlerini karşılayalım, et alamayacak durumda olan bir kaç aileye marketten/kasaptan et alıp verelim... Ya da başka bir ihtiyacını giderelim.. Mehmetçik Vakfına bağış yapalım, Atatürkçü düşünce derneğine ya da Çağdaş Yaşamı Destekleme Dernegine??  Ne dersiniz?

Mutlu, Tat'lı, sağlıklı nice güzel bayramlara.... (Bırakın Can'lar elinizden ölmesin...)