20 Ekim 2010 Çarşamba

Uzun bir ara..

Merhabalaarr...

Çook uzun bir ara vermişim.. Düğündü dernekti taşınmaydı tatildi derken bayağı uzak kalmışım.. pek yakında güncel yazılarım devam edecek..

Görüşmek üzere..

Sevgi ve Tat ile kalın..

19 Ağustos 2010 Perşembe

Böğürtlen Reçeli

Eh bi böğürtlen reçeli kalmıştı yapmadık.. onu da yaptım.. hadi bakalım..

Malzemeler diğerleriyle aynı..

1 ölçü böğürtlen
1 ölçü şeker
1 tatlı kaşığı (ölçünüze göre değişir ama..) limon suyu

Yapılışı da diğerleriyle aynı..

Bir gece önceden böğürtlen ve şekeri bir kaba koyarak bekliyoruz.

Ertesi gün tencereye koyup kısık ateşte, köpüklerini ala ala yaklaşık 10 dk kaynatıyoruz.
Kavanozun içinde reçelimin rengi belli olmuyor diye köpüklerin fotoğrafını da koydum.. Böyle muhteşem bir renk oluyor bu böğürtlen denen meyva... mmmmm....
 İçine limon suyu ekliyoruz. Bir taşım daha kaynatıyoruz. Kavanozlara koyup, üzerine kağıt havluyu 2 kat yapıp kapatıp güneşe koyuyoruz. 15 gün güneş gördükten sonra muhteşem renkte, güneşte pişmiş böğürtlen reçelimiz hazır olacak..

Şimdiden afiyet olsun..

Minik bir gizli aşk pastası daha...


Yine bir aşk pastası olupta çaktırmayacak bir pasta yaptık..

Ayrılmış iki aşık... aradan uzun bir zaman geçmiş.. yeni temiz bir sayfada renkli başlangıçlar yapmak istiyorlar...
Yine yaptıranın ismini veremeyeceğim bir pasta bu.. Bir önceki pastam çok beğenildiği için aynısı istendi.. Renkleri değiştirerek yaptım.. veeee.... onlaaarrrr.... yeniden sevgiliii.................. Budur....:)))))))

Bu bizim aşk pastası işe yarıyor.. Kızlaaarrrr....... :)))))))))))))))))))

Daha başka pastalarını da (!) yapalım inşallah...:)))))) söylemeyeyim de büyüsü bozulmasın..

Çiftimize mutluluklar diliyorum..

17 Ağustos 2010 Salı

Havuçları soydum, tencereye koydum, been biir yeeemeeek uyyyduurrrdum.. duma duma dum..


Ne yesek ne yesek derken kendiliğinden bu yemek çıktı ortaya...

Kuzu etini yağlı olduğu için pek sevmem.. Ama bu yemek pek bir hafif oldu. Sahip olmanız gereken temel şey kalın tabanlı bir çelik veya mümkünse (olunca süper oluyor) döküm tencere...

2 parça kuzu incik,
2 parça böbrek yatağı
1 yeşil biber
1 kırmızı biber
3 ince havuç
2 orta boy soğan
2-3 diş sarımsak
zeytinyağı
kekik (taze olursa süper olabilir diye düşünüyorum..)
yarım limon suyu
yarım limonun kabuğunun rendesi
tane karabiber
tuz (mümkünse kaya tuzu)


Nasıl yapalım?
önce etleri yıkıyoruz, sonra zeytinyağı ve kekikle sıvıyoruz. Tencereye koyuyoruz ve diğer malzemeleri iri iri doğrayarak tencereye ekliyoruz. Üzerini alüminyum kağıtla kapatıyoruz. Çooook kısık ateşte pişirmeye bırakıyoruz. Tek derdimiz bu yemek en az 2 saatte pişiyor. 2 saat sonra bile hala içinde bir miktar su vardı. Biraz daha pişirip sebzeli tandır gibi de yiyebilirsiniz..
Biz, yanına azıcık makarna haşladık, zeytinyağladık, bir salata yaptık.. Keyfimize baktık.. Size de keyifli sofralar olsun...

Afiyet olsun, lop lop keyif olsun...:)))))

29 Temmuz 2010 Perşembe

Merhabalar yine...


Bu akşam ki menümüzü sizinle paylaşmak istedim. Hepimizin dertlerinden biridir yumuşak et pişirmek. Ya sert olur, ya az pişmiş.. bir türlü tam pişmiş (yani istediğiniz gibi) eti hazırlayamazsınız. İşte bu gece minik sırlarını söyleyeceğim... Artık sizin de yumuşak ve dilediğiniz gibi pişmiş etiniz olacak.


Şu günlerde artan et fiyatları karşısında böyle bir paylaşımı yapıp yapmamayı ciddi olarak düşündüm. Ama her gece yemiyoruz, üstelik içtiğimiz şarabı da hesaba katınca (ikişer kadeh) kişi başı maliyet 16 TL oldu. Üstelik, bulaşık, pişirme, fırın dolayısıyla elektrik masrafları da dahil. Çok ulaşılamaz değil yani.. 16 TL ye neler dahil: 2 kadeh şarap, çoban salata, 1 koca parça antrikot, yarım su bardağı pirinç ile pişmiş domatesli pilav ve 1 dilim tam buğday unundan yapılmış ekmek... Protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler... hepsini bir öğünde almak mümkün...


Gelelim yemeğimize.. Pilavı bildiğinizi varsayarak sadece eti anlatacağım.


Nasıl yumuşak et pişiririz????



  • Öncelikle kendinize iyi bir kasap bulun..:))) kasabınızı kızdırmayın, suyuna gidin :))) elinde koca satır var ne de olsa değil mi?? :))) Şaka bir yana, kasabınıza etinizi nasıl pişireceğinizi, ne yemek yapacağınızı söylediğinizde size yardımcı oluyorlar. Böylelikle yanlış bir et almazsınız.
  • Etin içinde mermer gibi ince damarlar olan etler mesela antrikot gibi ızgaraya veya teflon tavada pişirmeye uygundur. (çelik tavada yapmanızı öneririm o ayrı :) )rosto, nuar  gibi yağsız etler daha çok haşlamaya veya fırında veya döküm tencerelerde uzuuun uzuuun pişmelere uygundur.. Genellikle böyle zamanlarım olmadığı için favori etim antrikottur.. Bonfile etlerin kralıdır, her türlü kullanılır, bugün itibariyle fiyatı 44.90 TL dir. Ateş gibidir el yakar.. ama çok lezzetlidir. 
  • Artık tarife geçelim değil mi?  Kasaptan aldığınız etleri mutlaka yıkayın ve kağıt havlu ile kurulayın. Üzerlerine tuz, karabiber ve çok az zeytin yağı dökün. 
  • Fırınınızı 200 dereceye ayarlı bir şekilde yakın. 
  • Çelik tavanızı harlı ateşe oturtun ve tavanızın ısındığından emin olun. Etlerinizin tuzlu taraflarını tavaya değecek şekilde tavaya yerleştirin. Aman dikkat, tava çok sıcak olduğu için etler tavaya anında yapışır ve asla oynatamazsınız. Onun için yerleştirirken düzgün koymaya özen gösterin.
  • Yaklaşık 3 ila 5 dk arasında et tavadan kurtulmayı başarabilir. O zamana kadar etinizi ellemeyiniz. Etin bir yönü kızarmadan öteki tarafını çevirmeyiniz. Aksi halde etin suyunun çıkmasına ve lastik gibi olmasına neden olursunuz. Etin bir yönü kızardıktan sonra diğer yönünü çevirin ve yine 2-3 dk. bekleyin. Etlerinizi bir başka fırın kabına alın.. Etinizi kabuk tutturduk ama şu anda içleri çiğ. Az pişmiş seviyorsanız yiyebilirsiniz tabi ama sağlık açısından önermiyorum. 
  • Fırın kabındaki etlerinizi fırınınıza yerleştirin. İyi pişmiş için 8 dk, orta pişmiş için 4-5 dk. fırında pişiriyoruz. Ama işimiz daha bitmediii....
  • Çelik tencerenin içinde kahverengi et izlerini gördünüz değil mi? İşte şimdi onlardan son derece lezzetli bir sos yapacağız..
  • Tencerenin içerisine 1 tatlı kaşığı tereyağı ve 2 çorba kaşığı kadar zeytinyağı koyuyoruz. Tümüyle tereyağıyla da yapabilirsiniz ama kollestrolümüze dikkat ediyoruz.
  • Tereyağı eridiği zaman yemekte içeceğiniz şaraptan 1 bardak ayırıp tavanın içine döküyoruz. Bu arada tavanın altı açık.. ama çok harlı değil.. şarap kaynarken içine süt ekliyoruz.. Aslında tereyağı ve süt yerine doğrudan 1 bardak kadar krema koyabilirsiniz daha lezzetli ama daha kalorili ve kollestrollü olacağını düşündüğüm için az tereyağı ve bol süt kullanarak yaptım. Sütü de yaklaşık 3/4 su bardağı kadar koyuyoruz. Aroma için içine bolca kekik serpiyoruz. isterseniz sarımsak ta koyabilirsiniz. Ben koymadım ama yakışır..
  • Bunlar pişerken etimiz de olmuştur. Tabağa yerleştiriyoruz, üzerine tavada pişirdiğimiz ve suyu çeken sosumuzu döküyoruz. 
  • Bu gece pek açtık, o yüzden pilavın demlenmesini bekleyemedik, domatesli risotto gibi oldu :)))) biz sevdik.. 
  • Size de afiyet olsun.. 
  • Et soğumadan yiyelim diye fotoğrafla pek uğraşamadım. Böyle yanık filan gibi duruyor, değil.. sosumuz kırmızı şaraplı olduğu için koyu renk ama fotoğraf makinasının ayarlarıyla uğraşmadığım, gözüm yemekten başka birşey görmediği için böyle yanık gibi duruyor..:)) 
İyi geceler... Düşlerinizde çikolatalar görün...:))))




24 Temmuz 2010 Cumartesi

NTV Belgeseli....

Merhabalar,

Bugün anlatacak çook şey oldu.. ama NTV belgeseli geceye damgasını vurdu. GIDA A.Ş. ...Kaçıranlar için yarın öğle saatlerinde tekrarı olacak... Yine de kaçıranlara kısaca özetleyeceğim...

  • Meyve ve sebzelerin henüz olgunlaşmadan toplanıp (daha uzun mesafelere dayanabiliyorlar) ETİLEN GAZI ile olgunlaştırıldığını biliyor muydunuz?
  • Aslında ne yediğimiz onlar için önemli değil, önemli olan bizim ne yediğimizba hakkında neleri bilmemize izin verecekleri..
  • 1940 larda hayvancılığın %20 kadarını 5 firma yaparken, günümüzde 4 firma %80 ini karşılıyor.. Bilinmez, düşünülemez boyutlarda bir tekel söz konusu.
  • Küçük işletmeler, büyüklere dayanamayarak işletmelerini satıyorlar. Direnmeye çalışanlar ağır baskılar altında kalıyorlar. İnsanın mesleğinde söz sahibi olamaması çok korkunç.
  • Bir ürün satın alırken yiyeceğin kaynağına inmemiz gerekiyor. Marketlerde ürün çeşitliliğinden söz etmek aslında tam bir kandırmaca. Bütün ürünler endüstriyel gıdalardan oluşuyor. Endüstriyel gıdaların da temeli MISIR..
  • Amerika'nın tarımının %30 u mısırdır. Tarım politikalarını depolanabilen, saklanabilen, uzun süre dayanabilen ticari ürünlere yönlendiriyorlar. 
  • Laboratuarlarında yiyecekleri baştan yaratıyorlar, böylece gıdalar bozulmuyor, bayatlamıyor, küflenmiyor...
  • Günümüzdeki ürünlerin %90 ında mısır şurubu kullanılıyor. Nam-ı diğer glikoz şurubu..(hani benim taktığım şey.. yemeyin içmeyin diye bas bas bağırdığım....başınızı şişirdiğim..)
  • Mısırı hayvanların beslenmesinde de kullanıyorlar. Çünkü, ucuz bir besin. Ancak, danalar mısır ile beslenmeye uygun hayvanlar değiller. Yediklerini sindiremiyorlar ve E-Coli basili üretiyorlar. O kadar sık alanlarda, kötü koşullarda iç içeler ki kesim haneye gittiklerinde bütün bedenleri E-Coli basili bulaşmış pisliklerle kaplı. Günde yüzlerce, binlerce hayvanın kesim yapıldığı kesim hanelerde, kesim sırasında bu E-Coli mikrobu, ete bulaşıyor ve sonuçta ölümcül hastalığa neden olan E-Coli bu etler ile yayılıyor. 
  • Bu kadar yoğun çalışılan yerlerde ister kesim yapılsın, isterse sebze işlensin patojenlerin geniş alanlara yayılması çok daha kolay. 
  • Etleri, bu mikroplardan arındırmak için Amonyak ve amonyum sülfat ile sterilize ediyorlar. Biz de amonyakla temizlenmiş etlerden yapılmış hamburgerleri midemize afiyetle götürüyoruz.
  • Kalorisi bol olan gıdalar ucuzdur, ucuz diye daha çok para harcanır ve bunlar ticari ürünlerden yapılır, besleyicilikleri yoktur, sadece kalorisi çoktur. Fakirlik bu durumda da bir sorun olarak ortaya çıkar, kaliteli sebze ve meyvalara veya etlere ulaşmak zorlaşır, kalorisi yüksek ticari ürünler ile (mısır, soya vs.) yapılmış atıştırmalıklar ile beslenilir.
  • Gıda sektörü obeziteyi kullanıcı alışkanlığı bozukluğu diye lanse ederken, gerçekleri yansıtmamaktadır.
  • Yüksek glikoz, bir süre sonra seker sindirme sistemini yavaşlatarak Tip 2 diyabetin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. 
  • Tip 2 diyabet eskiden sadece ileri yaşlarda görülürken, günümüzde çocuklarda da ortaya çıkmaktadır.
  • Amerika, satın alınması, üretilmesinden daha ucuz olan bir mısırı Meksika'ya sattı. Meksikalılar mısır üretmekten vazgeçtiler, Amerika'ya kaçak işçi olarak gittiler. Meksikanın tarım sektörü yok olmuştu. Günümüzde Amerika kaçak işçileri sınır dışı ediyor, ama kaçak işçi çalıştıranlara hiç bir yaptırımı yok.
  • Ucuz, herşey değildir. Kim en ucuz arabayı satın alır ki? canınızı bir külüstüre emanet edebilir misiniz? o zaman ucuz ticari ürünlere de bedeninizi emanet etmemelisiniz.
  • Endüstriel gıdalar dürüst değildir. Gıda ile uğraşırken DÜRÜST olmak zorundasınız.
  • Şu anda yediğimiz gıdaların %70 inin genetiği değiştirilmiştir.
  • Ürünlerinizi satın alırken ne içerdiğine, nerede üretildiğine dikkat edin.
  • İşçilere, hayvanlara, çevreye saygılı olan firmaların ürünlerini satın alın.
  • Meyva ve sebzeleri, mevsiminde ve organik olarak tüketmeye özen gösterin.
  • Kendi bölgenizdeki ürünleri satın alın. 
  • Küçük te olsa bir bahçeniz olsun. 
  • Yemeklerinizi kendiniz yapın, ailenizle birlikte yiyin.
  • Herkesin sağlıklı yemek yeme hakkı vardır.
  • Gıda, ilaç ve Tarım bakanlığı ailenizi ve sizi korumak zorundadır.
Bu gecelik aldığım notlardan size aktaracaklarım bu kadar... yani şimdilik bu kadar.. :))) bundan sonra çook başınızı ağrıtacağım galiba.. Bu ticari ürün konusunda Türkiye de müthiş oyunlar oynanıyor. Bunlardan da daha sonra bahsedeceğim...

Şimdilik iyi geceler.. belki devam ederim.. belli olmaz..:)))

Sevgiyle kalın.. ve unutmayın.... HER LOKMANIZLA DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ. DEĞİŞİME AÇIK MISINIZ?????

22 Temmuz 2010 Perşembe

Sevgili adayına minik bir yaşgünü pastası..





Merhabalar..

Yine sıcak bir gece..Çok ta sıcak bir gündü. Üstelik büroda tadilat devam ettiği için bir yandan da toz içinde bir gündü.. ama 2 gün içinde elektrik ve sıhhi tesisat işleri tamamlandı. Mutfağımız atölyede kuruldu, montajı bekliyor.. Fırın ve klima yarın geliyor... az kaldı az....:))) süprizim var sizlere.. biraz anlaşılmıştır herhalde ama.. tamamlansın sonra duyuracağım..

Gelelim dün gece yaptığım pastaya...

Özel bir istekti.. Durumun özelliğinden dolayı da isim veremeyeceğim. Yaptığım bu pasta, bir bayan tarafından bir beyfendiye yemek sonrasında ikram edilecek.. bir restoranda.. Hem bayanın duygularını belli edecek amaaaa çok ta bağırmayacak.. İlk bakışta aşk pastası olmayacak... ama içten içe bir aşk pastası olduğunu gösterecek.... dı dıın.. çok heyecanlı değil mi? sonucu merakla bekliyorum..:))))) 

Yine güzel ve heyecanlı günlerde, gecelerde görüşmek üzere..

Sevgiler..


20 Temmuz 2010 Salı

Salatalığın faydaları....

Bugün ablamdan gelen bir maili paylaşmak istedim.. Meğer ne marifetli bişiymiş bu salatalık nam-ı diğer hıyar :))))


Olağanüstü Hıyar






Bir süre önce bu bilgiler "The New York Times" gazetesinde yayımlandı.


1. Hıyar, günlük ihtiyacınız olan birçok vitamini içerir. Tek bir hıyarda Vitamin B1, Vitamin B2, Vitamin B3, Vitamin B5, Vitamin B6, Folik Asit, Vitamin C, Kalsiyum, Demir, Mağnezyum, Fosfor, Potasyum ve Çinko ihtiva eder.


2. Öğleden sonra yurgunluk mu hissettiniz? Kahveyi, çayı, soğuk içecekleri bir taraf bırakın ve bir hıyar yiyin. Hıyar iyi bir B vitaminler ve Karbohidratlar kaynağıdır ve yediğinizde saatler sürecek yorgunluğunuzu kısa bir sürede ortadan kaldırır.


3. Banyo veya duştan sonra aynanızın buğulanmasından şikayetçi misiniz? Bir hıyar dilimini alıp aynayı ovun. Hem buğulanma yok olacak hem de pırıldayan bir aynaya ve nefis bir kokuya sahip olacaksınız.


4. Haşereler bahçenizi veya saksı bitkilerinizi mahvediyor mu? Bahçeniz için bir aluminyum tabağa (ya da aluminyum folyoya) hıyar dilimlerini koyup, ortada bir yere yerleştirin. Saksılarınıza ise birkaç dilimi toprağın üzerine yine aluminyum tabak veya folyo ile yerleştirin. Bütün mevsim haşerelerden kurtulacaksınız. Hıyardaki kimyasallar aluminyum ile etkileşerek insanların algılayamadığı ama haşereleri deli eden bir koku yayar ve onların ortadan kaybolmalarına neden olur.


5. Bayanlar, sokağa çıkmadan önce veya denize-havuza girmeden önce bir süreliğine selülitlerinizden kurtulmak ister misiniz? Sorunlu bölgelerinizi birkaç dakika süreyle hıyar dilimleriyle ovun. Hıyardaki fitokimyasallar derinizdeki kollajenlerin gerilmesini sağlar, dış tabakayı sıkılaştırarak selülitlerin görüntüsünü azaltır. Aynı şekilde kırışıklıklara da iyi gelir (özellikle de göz civarındaki).


6. "Akşamdan kalma" sorununuzdan veya kötü bir baş ağrısından kurtulmak ister misiniz? Yatağa girmeden önce birkaç dilim hıyar yiyin ve ertesi sabah dipdiri, baş ağrısız kalkın. Hıyar, vücudun kaybetmiş olduğu gerekli besinleri takviye edici yeterli miktarda şeker, B vitaminleri ve elektrolitleri ihtiva ettiği için yediğiniz birkaç dilim sorunlarınızı hemen yok eder.


7. Özellikle diyet yapanlar, açlık dürtünüzü ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Hıyar yiyin.


8. Evinizde ayakkabı boyanız mı kalmadı? Taze kesilmiş bir hıyar ile ayakkabınızı ovalayın. İçerdiği kimyasallar ayakkabınıza hem harika görünen bir parlaklık verir hem de deriyi su geçirmez hale getirir.


9. Evinizde bir kapı, pencere ya da benzer bir şey gıcırtı mı yapıyor? Bir dilim hıyarı alıp gıcırtı yapan yerlere sürtün (tabii sürtünme yapan yerlere, menteşenin dışına değil!!) gıcırtı gidecektir.


10. Kendinizi gergin, bitkin mi hissediyorsunuz (özellikle ders çalışan öğrenciler, yeni bebek sahibi olmuş anneler ve diğer herkes) ? Bir tas kaynar suyun içine bir bütün hıyarı ince dilimler halinde keserek koyun. Tası da bulunduğunuz odada uygun bir yere koyun. Hıyardaki kimyasallar ve diğer besinler kaynar suyun içine girince tepki gösterirler ve suyun buharı ile birlikte bulunduğunuz odaya yayılarak nefis bir aroma yayarlar. Bu aroma sizlerin tüm gerginliğini alarak sakin kişiliğinize dönmenizi sağlayacaktır. Özellikle öğrenciler bunu denemelidir.


11. Yemek yediniz (örneğin kebap) ve ağzınızdan kötü koku yayıyorsunuz. Bir hıyar dilimini alıp dilinizle damağınıza yerleştirin ve en az 30 saniye öyle tutun. Ağzınızda kötü kokulara neden olan bakterilerin fitokimyasallar sayesinde ölmesi nedeniyle bu sorundan kurtulmuş olacaksınız. (Soğan-sarmısak kokusu konusunda bir bilgi yok. Bunu da siz deneyin ve sonucu görün.)


12. Evyelerinizi, lavabolarınızı çevreye zarar vermeyecek bir şekilde temizlemek ister misiniz? Bir dilim hıyarı alıp temizlemek istediğiniz yeri ovun. Sadece yılların birikimi lekeleri kirleri temizlemekle kalmaz, ayrıca güzel bir parlaklık verir temizlediğiniz yere. Bunun yanında elleriniz de o temizlik malzemelerin verdiği zararlardan kurtulmuş olur.


13. Kalemle yazarken bir hata yaptınız ve hatayı silmek istiyorsunuz. Hıyar kabuğunu alıp yavaş ve nazikçe silmek istediğiniz yazıya sürtün. Boya kalemlerinde ve keçe kalem yazılarında da oldukça yararlı. (Bilirsiniz bazen çocuklarımız duvarlara yazılar yazar, resimler yaparlar. Onlarda da deneyebilirsiniz.)












Sevgiler....



























12 Temmuz 2010 Pazartesi


Yine gece, yine ben buralardayım...

Bugün bütün bir gün toplantıdan toplantıya koşturduktan sonra akşam üzeri Atilla ile kendimize bir iltifat yapıp bira/patates keyfi yaptık.. Bunların sonunda tabii ki acıkmamız gecikti.

Glisemik indeksi düşük, ama lezzetli ve de çabuk bir yemek yapalım diyerek mutfağa girip malzeme kontrolu yaptım.

İglo marka parmak balıktan (finger fish) 4 adet kalmış. Bu markanın bu ürününü acil durumları düşünerek her zaman evde bulundurmaya çalışıyorum. Gerçekten deniz balığı yediğinizi anlıyorsunuz. Ayrıca, Barilla'nın kepekli penne makarnası, cuma günü Bostanlı Organik pazarından aldığımız domateslerimiz, organik olmasa da taze maydanozlarımız ve de sarımsağımız da varmış... yaşasıınn.. işte yemeğimiz...

Önce makarnanın suyunu ateşe koyduk, sonra domatesleri 4 e böldüm. Kabuklarını soymadım, tavada çevireceğim için dağılabilirlerdi.. Tavaya 1 yemek kaşığı kadar zeytinyağı koydum, üzerine domatesleri, 1 diş sarımsağı,biraz deniz tuzunu, biraz çekilmiş karabiberi ve bir tutam toz şekeri ilave ettim. Tavayı sallaya sallaya pişirmeye bıraktım. Biraz piştikten sonra (aman bu arada su kaynamıştır, makarnanızı içine kaynadıktan sonra tuz ilave ettiğiniz tencereye koymayı ve de timerınızı çalıştırmayı unutmayın. 9 dakikanız var...) sarımsağı çıkarttım ve tavanın içine balık parçalarını koydum. hepsinin üzerine bir küçük avuç içi kadar ince doğranmış maydanozu serptim. Balıkların bir tarafı pişmeden çevirmedim ki yağ çekmesin.. tavada biraz domates suyu biraz sarımsak tadı olan azıcık yağ var..

Her iki tarafı piştiğinde alarmınız da çalacak. (bende öyle oldu) Makarnayı süzdük, biraz zeytinyağı ve bir avuç ince doğranmış maydanozu ekledik ve şöyle bir karıştırdık. Tabaklara paylaştırdık, üzerlerine ikiye kestiğim balık parçalarını ve domatesleri koydum. Böylece az yağlı, glisemik indeksi düşük, karbonhidratlı, proteinli ve de sebzeli bir akşam yemeği yedik...

Öneririm hepsi 15 dk sürdü. Çok bulaşık ta çıkmadı...

Afiyet olsun..




Merhabalar...

Efendim, bugün marmelat günümüzdü..Pazar gününü huzurlu bir şekilde marmelat yaparak geçirdik.. :)

Bostanlı da her cuma günü "ORGANİK ÜRÜNLER" pazarı kuruluyor. Gerçekten organik..bütün üreticiler, belgeli, levhalı...

Cuma günü bu pazardan aldığımız mis kokulu eriklerden marmelat yapayım ve böylece ilk organik reçelim olsun istedim.

Metrodan aldığımız 2.5 kilo kayısıyı da marmelat haline getirelim istedim. Anlayacağınız gibi bir kaç saat mutfaktaydık..:)))


Tariflere ve fotoğraflara geçelim mi?

Organik erik marmelatı;

1 kg organik belgeli mis kokulu kırmızı erik veya kayısı :)
miktarını sonra söyleyeceğim kadar şeker
1 kaşık limon suyu
kavanoz
kağıt havlu
lastik veya biraz ip :)))

Yapılışı:

eriklerin/kayısıların çekirdeklerini çıkartıyorsunuz, çelik bir tencereye (teflonu artık sağlık nedenleriyle kullanmıyoruz biliyorsunuz..) koyuyorsunuz. Su vs ilave etmeden orta-kısık bir ateşin üzerine yerleştiriyorsunuz. Yaklaşık 10-15 kadar sonra erikler/kayısılar yumuşayınca altını kapatıyorsunuz.



Annem marmelatı kevgirden geçirirdi. Bu yöntemle eriğin kabukları da ayrılıyor. Ama ben bu kabuklardaki lezzeti çok sevdiğim için bütün tencerenin içine el blender'ını sokuyorum ve bunu püre haline getiriyorum. Dilerseniz siz de kevgirden geçirebilirsiniz ama bence hem daha eziyetli hem daha az lezzetli..

Daha sonra bu yaptığınız püreyi bir ölçü kabına boşaltıyorsunuz. Ölçülü bir kabınız yoksa başka bir kaba boşaltın. Şeker ölçüsü için bu gerekli. İşin sırrını şimdi açıklıyorum...... dı dıınnn.. şeker miktarı 1 ölçü erik püresine 1 ölçü şeker.. gr, kilo filan yok.. ne kadar püre o kadar şeker.. kepçe kepçe bile ölçebilirsiniz. ve kafanız karışmasın ben ölçemem diyorsanız bir kepçe püre, bir kepçe şeker koya koya da gidebilirsiniz...:)

Yine bu şekerli püremizi ateşin üzerine koyuyoruz ve kaynamasına izin veriyoruz :) reçel yaparken yaptığımız gibi köpüklerini alıyoruz. Yaklaşık 10-15 dak kaynatıyoruz. Daha öncede dediğimiz gibi bizim reçellerimiz ocakta değil, güneşte pişiyor :)))Daha sonra kavanozlara koyup, kağıt havluyu iki kat yapıp ağzına yerleştirip, lastikle tutturuyoruz. Niçin kağıt havlu, çünküüüü reçelimize toz gitmesin ama reçelimiz veya marmelatımız hava alsın..:)




Afiyet olsun...

8 Temmuz 2010 Perşembe


Merhaba...

Yine gecenin bir vakti.. herhalde ben hep bu saatlerde bloğuma yazabileceğim.

Bu gecenin ürününü sizinle paylaşmak istedim. Efendim, bu akşam çilek reçeli yaptım...

Bu kez Atilla birşeye karışmadı :))))

Çilek reçelinin tarifini vereyim arkadaşlar, pek kolay.. hiç gözünüz korkmasın..

Reçellerinizi evde yaparak glikoz şurubu gibi artık tatlı dünyasının olmazsa olmazı diye gördükleri katkı maddesinden çocuklarınızı ve de kendinizi korumuş olursunuz..

ÇİLEK REÇELİ:

1 Kg çilek, sabırla yavaş yavaş saplarını ayıklıyorsunuz..
1 Kg toz şeker
1 yemek kaşığı limon..

çilekleri ayıkladıktan sonra içinde pişireceğiniz tencereye koyuyorsunuz.. üzerine şekerinizi döküyorsunuz.. ve bir gece böylece bekliyorsunuz..

Ertesi sabah veya benim gibi çalışan biriyseniz ertesi akşam içine başka hiç bir su eklemeden tencerenizi orta ateşe oturtuyorsunuz. Resimde görüldüğü gibi kaynıyor.. Zaman içerisinde de köpükleniyor...Köpükleri kevgir kaşığı ile (delikli kaşık) alıyor bir tabakta biriktiriyorsunuz (pek lezzetlidir, yarın kahvaltıda Şerife ile yiyeceğiz) ... çok kaynatmayın, unutmayın ağda değil reçel yapıyoruz...:))) 10 dk kaynama yeter.. içine limon suyumuzu ekliyoruz, sulu olacak merak etmeyin..Bizim reçelimiz güneşte olacak, ateşte değil. :)

Daha sonra reçelimizi kavanozlara koyuyoruz. Ağızlarına 2 kat halinde kağıt havlu koyup, lastikle veya bir rafya ile bağlıyoruz, balkonumuzda güneş gören bir köşeye yerleştiriyoruz..

İşin en zor yanı burası.... 15 gün reçelimiz olsun diye bekliyoruz... sonra da mis gibi yiyoruz...:)))

Tarif yazmakta birşey yok ta.. şu resimleri bi de sırasıyla ekleyebilsem...:((( başaramazsam tarife baka baka anlarsınız artık değil mi??

Afiyet olsun.. iyi geceler diliyorum...



ama sanırım başardım.. :)

22 Haziran 2010 Salı

İyi geceler hepinize..

Dışarıda gökler gürler, şimşekler çakarken ben blogumu adam etmeye çalışıyorum. 18. katta çatıdan gelen yağmur sesi de ayrı bir ürküntü yaratıyor..

Umarım Gümüldür'de yağmıyordur, daha doğrusu gök gürüldemiyordur. Annem pek korkar..

Daha bu blog işine alışamadım gördüğünüz gibi..

Yapacaz bişiler... izlemeye devam..:))

sevgiler...

Merhabaa....

Gecenin bir yarısında sanırım blogumun ilk cümlelerini yazabiliyorum...

Uzun zamanlar buralarda birlikte olma dileğiyle..

Şimdilik iyi geceler...