Merhabalar..
Öncelikle bir ricam var.. Kendinizi iyi hissetmiyorsanız, yani hafif kırıklığınız varsa, boğazınız ağrıyorsa, sesiniz çıkmıyorsa başka insanların yanında çok kalmayın, onlarla tokalaşmayın, onlara sarılıp öpmeyin.. Hadi daldınız öptünüz.. o insanlara söyleyin de önlem alsınlar..
Kısacası, öpüldüm ve hastayım.. Çarşambadan beri sesim kısık, cumartesi iyice gitti.. peşinden bir hapşuruk tıksırık.. Bütün bir pazar evde yattım.. Beni öpeni öpesim var bu halimle :))) Pazartesi sabahı yani bu sabah kalktım.. Gevşek davranayım, öğleden sonra işe gideyim dedim ve televizyonda nasıl yapılır programlarından birine denk gelince karşısında kahvaltımı yapayım dedim.
Ne yapıyorlarmış, vişne şekerlemeli, bademli tartolet. Adı başka birşey. Marka adı gibi olmuş. Söylemeyeyim.
Önce dev bir margarini karıştırma kabına koydular, sonra un, su, kabartma tozu ve tuz. Başka bir yerde. Eriklerle frambuazlardan reçel yapmışlar. Nasıl yaptıklarını göremedik. Bu hamur yoğruldu, alüminyum (evet alüminyumdan tartolet kabı) kapların içerisine birer parça kondu. Sonra başka bir makina bunları bastırdı. Şekil verdi. Kenarları tırtıklı filan oldu.. Albenisi arttı. Sonra başka bir makina her bir tartoletin içerisine 5 gr. reçel koydu. İnanılmaz bir teknoloji. Binlerce tartoleti bir bakışta görüyorsunuz. Sonra bunlar 38 metrelik bir fırında önce (18 de 38 mi duydum acaba?) 195 derecede sonra 210 derecede sonra yine 195 derecede 9 dakika piştiler. Sonra da kademeli olarak soğudular. Sonra soğutma tüneline girdiler.
Bu arada bir adam, başka bir yerde litrelerce glikoz şurubunu bir yoğurma teknesine döktü. Sonra içine daha önce hazırlanmış, marshmallow kıvamına getirilmiş (onun da hazırlanmasını görmedik) yumurta beyazı ve şekeri koydu. Dikkat, hem glikoz şurubu hem şeker... sonra içerisine 2 kilo badem unu koydular. Ooo dedim.. lafım yarım kaldı. Bademin iki - üç katı kadar hindistan cevizi koydular.. Adam sordu, bunu niye koyuyorsunuz diye. Usta dedi ki "hindistan cevizinin dokusu bademe benziyor!!!!!!" üzerine de bir koca şişe badem aroması koydular ve karıştırdılar.. Sonuçta, badem gibi kokan biraz bademli bolca hindistan cevizli tartolet dolguları hazıırr..
Bunlar da gerçekten müthiş bir teknoloji ile o tartoletlerle buluştu ve içlerine 7 gr galiba dolduruldu. Sonra da fırına girdiler.. Çıktıklarında hem soğusunlar hem de üzerleri kabuk bağlasın diye bütün fabrikanın üzerindeki (tavan da gidiyorlardı) bantlarda vişnelerin konacağı yere geldiler. Orada da bir sürü kadın üzerlerine vişneleri koydu. Sonra da hepsi hoop pakete, oradan kutulara ve paletlere.. Ustelik başlaması ve bitmesi 3 saat 58 dakika süren bir işlemde 6500 adet tartolet yapıldı. Teknolojinin gözünün yağını yiyeyim..
Eee ne var bunda diyeceksiniz değil mi? Demeyin.. Güzel bir kandırmaca var ki haklarını yemeyeyim bu yine insaflısı..
Öncelikle bütün olan biten pişirmeler vs. hepsi alüminyum bir kabın içerisinde oluyor. Yediğiniz bütün tartolete alüminyum zerrecikleri bulaşıyor. Alüminyumu vücudumuzdan atamadığımızı biliyor muydunuz? Alüminyumun beyindeki nöronların iletişimini kestiğini? Alzhemeir olma nedeni olarak gösterildiğini?
Sonra hem şeker, hem glikoz şurubu kullanarak sizi şekerle bağımlı hale getiriyorlar. Glikoz şurubunun sakıncalarını lütfen okuyunuz. Bir gün ben de yazıcam. Topladığım bilgileri paylaşacağım.
Bir de ortada -mış gibi duran malzeme kullanımı var. Bademmiş gibi kullanılan hindistan cevizi. Aromayı basarsın kimse anlamaz. Niye böyle yapılıyor? Çünkü bademin güncel fiyatı 85 tl iken hindistan cevizinin fiyatı 15 tl. Maliyet azaltmak için..
Evet taktım. Bişiymiş gibi gözüküp o şey olmayanlara, inceden inceye bizi şekere boğanlara..
Etiket okuyun noolur..
Sevgiyle, sağlıkla kalın..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder